Haberler

ArGEO’da Batı Anadolu ve Kenya jeotermal rezervuarları karşılaştırma sunumu

Türkiye’den Kızıldere-III GPP üçlü flaş+ ikili çevrim sistemi (sol), Kenya’dan Olkaria-III İkili çevrim sistemi (sağ)
Cannur Bozkurt 9 Kas 2020

Jeotermal gelişmelerin hız kazanmasından bahsederken, ülkeler arası deneyim paylaşımı artan bir önem kazanmakta. Bu yılki ARGEO-C8’de Füsun Haklıdır ve Jesse Nyokabi, Batı Anadolu ve Kenya’nın yüksek sıcaklıklı jeotermal rezervuarlarını karşılaştıran bir sunum yaptılar.

Jesse Nyokabi’nin belirttiği üzere, jeotermal büyümeyi dört gözle beklerken, farklı ülkelerde karşılaşılan zorluklar üzerine ülkeler arası ortak çalışmalar çok önemli olacak! Farklı ülkeler arasında bilgi alışverişi, özellikle küresel olarak kapasite geliştirmede önemli bir rol oynayacaktır.

2-8 Kasım 2020 tarihleri arasında Nairobi’de düzenlenen 8. Afrika Rifti Jeotermal Konferansında İstanbul Bilgi Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Dr. Füsun Tut Haklıdır ve Kenya Elektrik Üretim Şirketinde görevli Jesse Nyokabi tarafından “Batı Anadolu ve Kenya’daki Yüksek Sıcaklıktaki Jeotermal Rezervuarların ve Operasyonel Zorlukların Karşılaştırması” başlıklı sözlü bildiri kapsamında, Batı Anadolu’daki ve Doğru Afrika Riftinde bulunan yüksek sıcaklıktaki jeotermal sahaların temel rezervuar özellikleri karşılaştırılmıştır.

Batı Anadolu’da özellikle Büyük Menderes ve Gediz Grabenleri boyunca gözlenen ve sıcaklıkları 276 °C’ ye ulaşabilen, sıvı baskın,  çoklu  rezervuar sistemlerinde metamorfik kayalar gözlenmekteyken, Kenya’da Büyük Rift Vadi’de yer alan jeotermal sistemlerden özellikle Olkaria, Menengai ve Baringo-Silali halen jeotermal güç üretimi için en önemli  volkanik sistemler olarak göze çarpmaktadır. Kenya jeotermal sistemleri de çoklu rezervuar tipte olup, sığ rezervuarlarda sıvı baskın, derin rezervuarlarda  buhar baskın karakter göstermekte ve volkanik rezervuarlarda sıcaklıklar  2000 m derinde 400 °C’yi aşabilmektedir. Su tipleri Batı Anadolu’da ağırlıklı  olarak Na-HCO3 iken,  Kenya’daki sistemlerde Na-CI olarak göze çarpmaktadır. Yoğuşmayan gazlardan CO2 gazının kökeni Batı Anadolu’daki jeotermal sistemlerde metamorfikler içindeki mermerlerken Kenya’da magma katkısının etkisi olarak ortaya konulmuştur.

Kenya’da jeotermal arama çalışmaları 1950’lerde başlayarak, 1970’lerde UNDP-Kenya işbirliğiyle hızlanmış ve ilk santral 15 MWe gücündeki  tekli flaş tipindeki Olkaria-I 1981’de devreye alınmıştır, Bu yönden her iki ülkenin jeotermal macerası benzer bir başlangıç göstermektedir.  60 civarında jeotermal santralin ve farklı santral teknolojilerinin kullanıldığı Türkiye yenilenebilir enerjiden elektrik üretimi kanun ve düzenlemeleriyle bu alanda hızlı ve başarılı yatırımlar yapmıştır. Kenya’da son yıllarda jeotermal kaynaklardan güç eldesine en fazla yatırım yapan ülkelerden biri olmuştur. Çalışmanın amaçlarından biri de; Türkiye’deki santral işletmesi konusunda tecrübelerle, volkanik kökenli jeotermal sahalarda sondaj yapan Kenya’nın bu alanlarındaki tecrübelerini karşılıklı olarak paylaşarak, yeni iş alanlarının iki ülkede de sağlanmasına katkıda bulunmaktır.

 

Çalışmaya ilişkin bilgileri JeotermalHaberler’le paylaşan Füsun Tut Haklıdır’a teşekkür ederiz.