Haberler

EGEC’in perspektifinden AB enerji ve iklim politikası ve anlamı

Avrupa Jeotermal Enerji Konseyi'nin (EGEC) İnternet sitesi - ekran görüntüsü
Cannur Bozkurt 31 Tem 2020

KOVİD-19 durumu çerçevesinde AB'deki iklim girişimleri açıkça bir önceliğe sahiptir. EGEC’in perspektifinden bu girişimlerin jeotermali nasıl etkildiği ve Avrupa için rolüne ilişkin görüşlerini paylaşıyoruz.

Avrupa Jeotermal Enerji Konseyi (EGEC), makaleler serisinin bu ilk paylaşımında, kovid-19 pandemisine, birçok şeyi ne kadar hızlı değiştirmesi ve yılın 6 ayında yaklaşık on yılllık bir yaşanmışlık hissi içerisinde olmamıza dokunuyor.

İlk dönem, küresel ekonominin durduğunu gördü. Kuzey Kutup Dairesi’ndeki erime Sibirya permafrostu ve ısı dalgalarıyla birleşen kovid-19 salgını, hayatımızı yeniden şekillendirmeye devam ediyor. İkisi de aynı sistemik sorunun bir parçası – enerji sistemlerimizin ve ekonomik modellerimizin sınırlı gezegen olanakları içinde çalışamaması. Bunun hemen değişmesi gerekiyor. Bunu ele almak için sadece iki en uygun eylem vardır; birincisi, AB’nin iklim kirliliğinin % 75’ini oluşturan CO2’nin atmosfere enerji sisteminden girişini durdurmak; ikincisi ise, yerel istihdam ve ekonomik kalkınma ile yenilenebilir ısıtma, soğutma ve elektriğe enerji geçişini hızlandırmaktır.

Kovid-19, esnek bir enerji sisteminin önemini ve geleneksel altyapı tanımlarının artık geçerli olmadığını vurguladı. Evlere hapsolmak, hane halklarının AB’nin enerji altyapısının daha etkin bir parçası olması anlamına geliyordu. Komisyonun, enerji sistemleri ve Trans-Avrupa Enerji Ağları ile ilgili istişareleri sırasında değişen paradigmaların dahil edilememesi, geleceğe hazırlanmaktan ziyade geçmişin çözülmesine hala bağlı olduğunu göstermektedir.

Son direktifte, enerji sisteminin iklim krizini çözmek için dönüştürücü bir değişime ihtiyaç duyduğu açıkça kabul edildi. Junker direktifi Enerji Birliği‘ni savundu. Anlatım şeffaf ve uygundu – tüketicileri enerji pazarının kalbine yerleştirmek; arz güvenliğinin arttırılması; araştırma ve yenilikçilik çabalarını arttırmak, enerji verimliliğini ve yenilenebilir enerji hedeflerini güçlendirmek ve aynı zamanda AB’yi yenilenebilir enerji alanında küresel lider yapmak. Enerji Birliği, AB enerji ve iklim politikasının tüm farklı akımlarını bir araya getiren çok güçlü bir kavramdı. Mevzuat bu mantraya kadar yaşamadı. Aslında, ilk olarak Komisyon tarafından önerilen yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği hedeflerinin yerini hükümetler, AT ve Avrupa Parlamentosu üyelerinin çok daha yüksek hedefleri aldı.

2019’da kabul edilen 2030 İklim ve Enerji paketinin, iklim krizini ele almak için kesin hedefler koyması gerekiyordu. Her geçen an ile, bu hedeflerin 2050 yılına kadar veya 2050’den önce sıfır karbon sağlamak için yetersiz olduğu anlaşılıyor. 2019 BM Emisyon Açığı raporu, önümüzdeki iklim, sosyal, ekonomik ve çevresel felaketlerden daha kötü şekilde kaçınmak adına, bundan sonra insanlığa makul bir şans vermek için yılda en az % 7,6 emisyon azaltımının gerekli olduğunu belirtti. Bu, Komisyon ve AB Yeşil Anlaşması’na atılan zorluktu. Komisyon tarafından yayınlanan tüm politika girişimlerinin Paris Anlaşması ile uyumlu bir dünyaya uygun olup olmadıklarını görmek için bir iklim “incelemesine” tabi tutulması hayati önem taşımaktadır.

Mayıs 2019 Avrupa Parlamentosu seçimleri ve yeni Von der Leyen Komisyonu’ndan sonraki ilk oturumunda iklim acil durumu ilan eden ‘iklim parlamentosu’, başlangıçtan itibaren, yetkileri dahilinde dönüştürücü bir değişim sağlamaları gerektiğini biliyordu.

AB’de başlatılan iklim girişimleri bağlamında bunların jeotermal ve EGEC için ne anlama geldiği hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Kaynak: ThinkGeoEnergy