Haberler

IRENA: Avrupa’nın jeotermal kapasitesi 2050’ye kadar sekiz kat artabilir

Carboli Jeotermal Enerji Santrali Toskana, İtalya (Kaynak: Enel Green Power Medya Kütüphanesi)
Cannur Bozkurt 4 Ara 2020

IRENA Genel Direktörü, Avrupa'daki jeotermal enerji potansiyeline ilişkin, AB'de jeotermal kapasitenin sekiz katına kadar büyüyebileceğini öngördü.

Yüzyılın ortasına kadar AB’de jeotermal kapasitenin sekiz kat artabileceğine inanan Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) Genel Müdürü Francesco La Camera’ya göre, rüzgar ve güneş enerjisi ile maliyet açısından giderek daha rekabetçi hale gelen jeotermal, onlarla birlikte çalışarak güvenilir bir yenilenebilir enerji kaynağı oluşturabilir.

Bazı enerji şirketleri, yeni derin sondaj tekniklerinin, jeotermalin dünya karasal alanının % 70’inde konuşlandırılmasına izin verdiğini söylüyor. Bu tahminlerinizle uyuşuyor mu?

% 70, % 75 veya % 65 gibi oranları tasdik edemem. Söyleyebileceğim, jeotermal enerjinin belirli bir yerle sınırlı olmadığı ve dünyadaki farklı jeolojik ve coğrafi ortamlarda bulunabileceğidir.

Değerlendirmemiz, jeotermalin dünyanın farklı yerlerinde çeşitli uygulamalar için yerel halkın yararına kullanılabileceği sonucuna varıyor. İzlanda gibi pek çok volkanik bölgemiz var, ama aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri, Endonezya, Doğu Afrika ve jeotermalin zaten kullanıldığı pek çok başka bölge de mevcut.

Yapay jeotermal rezervuarlar oluşturan başka teknolojiler de var. Jeotermal endüstrisi, örneğin Fransa ve Güney Kore’de Jeotermal Sistemlerin Geliştirilmesi üzerinde çalışıyor. Bu, jeotermal kullanımını genişletebilecek yapay jeotermal oluşturma kapasitesini dünya çapında artırabilir.

Daha yakın zamanlarda, ısıtma ve soğutma için jeotermal kaynakları kullanmaya yönelik artan bir ilgi gördük. Sığ derinliklerde, 400 metreden daha az derinliklerde bulunan kolay erişilebilir jeotermal kaynakları kullanmak, jeotermal kaynakların neredeyse her yerde ısıtma ve soğutma için kullanımını kesinlikle artıracaktır.

Özellikle Avrupa’da jeotermal santraller için kendi tahminleriniz nelerdir ve bunlar ne kadar genişleyebilir?

Elektrik ve enerji üretim potansiyelini ve gelişimini değerlendirdiğimiz Küresel Yenilenebilir Enerji Görünümümüzde projeksiyonumuzu yaptık.

Tahminlerimiz, Avrupa’da jeotermal enerji kapasitesinin yüzyılın ortasına kadar sekiz kat büyüyebileceğini gösteriyor. Aynı şey, bugünün kapasitesine kıyasla 2050 yılına kadar jeotermalin 12 kat arttığını görebileceğimiz dünyanın geri kalanı için de geçerli.

Şu anda dünya çapında endüstriyel ölçekte maliyet düşürme potansiyeli nedir?

En önemli faktör, jeotermalin maliyet-rekabet gücüdür. Ve giderek daha rekabetçi hale geliyor.

Daha da ileri giderek, ek teşvikler konulmalıdır. Özellikle jeotermal, esas olarak arama aşamasında çok pahalıdır. Jeotermalin daha cazip hale getirilmesi için ilk aşamadaki tüm risk ve maliyetin politika yapıcılar tarafından hesaba katılması çok önemlidir.

Jeotermal, bütünsel bir enerji sistemi bağlamında da önemli olabilir, çünkü güneş ve rüzgar gibi değişken yenilenebilir enerjiyi dengeleyebilecek temel yük gücünü sağlayabilir. Jeotermal, enerji sistemindeki esnekliği artırmanın bir yolu olabilir.

Jeotermalin tarımsal gıda sektöründe ve bölgesel ısıtma ve soğutmada konuşlandırılmasının hala teşvik edilmesi gerekiyor. Uluslararası finans kurumu tarafından sağlanan risk azaltma araçları, örneğin Dünya Bankası’nın Jeotermal Kaynak Riskini Azaltma Planlarına yardımcı olabilir.

Daha fazla teknoloji kullanılabilir hale geldikçe, jeotermal kurulum maliyetlerinin önümüzdeki yıllarda düşebileceğini düşünüyor musunuz?

Jeotermal yerine geçmeye çalışmıyor, ancak güneş ve rüzgar gibi diğer yenilenebilir kaynakları tamamlıyor. Maliyet açısından rekabetçi bir kaynak olarak jeotermal, diğer yenilenebilir enerjileri tamamlayabilir ve güç ağlarında gerekli denge ve istikrar derecesini sağlayabilir.

Ayrıca jeotermalin binalar, şehirler ve tarım için genel olarak enerji sektöründe önemli olduğunu düşünüyoruz. Jeotermal enerji kirliliği ve atıkları azaltacak ve gıda güvenliğini arttıracaktır. Sistemimizi daha temiz ve daha dayanıklı hale getirmek için jeotermal gelişimi destekleyecek doğru bir politika çerçevesi eşit derecede önemlidir.

Rüzgar ve güneş, AB’nin yenilenebilir enerji direktifinde aktif olarak desteklenmektedir. Jeotermal, benzer bir destekten yararlanmıyorsa aslında AB pazarına nasıl girebilir?

Rekabet açısından gerçekten bir sorun yok. Jeotermal, enerji üretmenin diğer olası yollarıyla kesinlikle karşılaştırılabilir.

Gördüğüm ana konu, maliyetlerin ve risklerin çok yüksek olabileceği keşif aşamasıyla ilgili. Başlangıçta yetersiz finansman, jeotermal faaliyetleri daha da geliştirecek olursak üstesinden gelmemiz gereken engellerden biridir.

Bu bağlamda, örneğin Fransa, Almanya, İzlanda, Hollanda, Danimarka veya İsviçre’deki jeotermal risk azaltma planlarının, olası bir yol gösterici olarak kabul edilebileceğini düşünüyorum.

Avrupa’da, piyasadaki varlığını artırmak için hangi sübvansiyonlara ihtiyaç vardır ve jeotermal bunları nasıl çekebilir?

Başlangıç ​​aşamasında maliyeti ve yatırım riskini düşürmekten bahsediyoruz. Üretilen kilowattlar üzerindeki sübvansiyonlardan bahsetmiyoruz.

Verilerimiz, önümüzdeki birkaç yıl içinde küresel ortalama maliyetlerin kilovat saat başına beş sentin biraz üzerinde olabileceğini gösteriyor.

Dolayısıyla genel jeotermal, maliyet açısından giderek daha rekabetçi hale geliyor. Oraya ulaşmak için, jeotermal gelişimin erken aşamalarında riskleri ve maliyetleri azaltmalı ve yatırımı teşvik etmeliyiz. Bunu yaparken, hükümet, dünya çapında jeotermalin açığa çıkmasını desteklemede bir rol oynayabilir.

Jeotermalin çevresel tarafına dönersek… Yenilenebilir bir enerji kaynağıdır ancak sondajlar dizel kullandığında karbon ayak izi hakkında endişeler vardır. Bu karbon ayak izini nasıl azaltılabilir?

IRENA bu alanla ilgilenmemiş olsa da, mevcut çalışmalardan jeotermalin geliştirilmesi ve kullanımı ile ilişkili nispeten düşük karbon ayak izine sahip yenilenebilir bir enerji kaynağı olduğunu öğreniyoruz.

Ayrıca, jeotermal enerji santrallerinden sıfır emisyon sağlamak için İzlanda’da olduğu gibi yenilikçi karbon yakalama ve depolama teknolojileri geliştirilmektedir.

Su kirliliğiyle ilgili sorunlar ne olacak?

Doğal olarak proje operatörleri tesisi yönetmek zorundadır. Sondaj işlemleri sırasında suyun devridaimi ve geri dönüşümü su kullanımını en aza indirebilir ve kirliliği önleyebilir.

İzlanda’daki bir santrali ziyaret ettiğimde gördüm. Operatör, kayda değer herhangi bir çevresel etki olmadan jeotermal enerji üretebiliyor.

AB Komisyonu ve diğerlerinin araştırmaları, sıvıların % 100 toprağa yeniden enjekte edilmesi durumunda ikili enerji santrali teknolojilerinin sıfır emisyon bile sağlayabileceğini öne sürüyor.

Jeotermalin geleceğine baktığınızda, gelecekteki talebi esas olarak şehirlere ısı sağlamak için mi yoksa elektrik üretimi kullanımında mı görüyorsunuz?

Gelecekte artan bir talep görüyoruz. Günümüzde jeotermal enerji, kurulu kapasitenin büyük bir kısmını temsil etmiyor, küresel enerji karışımının % 1’inden az.

Ancak jeotermalin geliştirilmesi için yer var ve değişken yenilenebilir enerjilerin kullanıldığı enerji sistemi için denge ve esneklik sağlamanın çekici bir yolunu gösterebilir.

Karşılaştığımız en büyük zorluk enerji sektörünün karbondan arındırılmasıdır. Buna hem binalar hem de şehirler dahildir. Jeotermal, ısıtma ve soğutma için ikna edici bir çözüm sunar ve bunu yapan birçok şehir vardır, örneğin Çin ve Doğu Avrupa’da.

Dolayısıyla, enerji ve güç açısından jeotermal gelecekte önemli bir rol oynayacaktır.

Kaynak: ThinkGeoEnergy