Jeotermal ısı kime aittir? Bir jeoloğun bakış açısından bir yorum
Bu konuk yazısında Luis C-A. Gutiérrez Negrín, jeotermal ısının kime ait olduğu sorusuna yanıt veriyor ve sektörü geride tutan diğer sorunlara da ışık tutuyor.
ThinkGeoEnergy editörü Alex Richter, Teksas A&M Hukuk Fakültesi’nden Prof. Gabriel Eckstein tarafından kaleme alınan ve 2025 tarihli University of Illinois Law Review’de yayımlanan “Who Owns Heat? Property Rights in Geothermal Energy” (Jeotermal Isı Kimin? Jeotermal Enerjide Mülkiyet Hakları) başlıklı makaleyi ele alan bir değerlendirme yazısı yayımladı.
Eckstein yazısının başında, ABD’de (ve bazı diğer ülkelerde) arazi sahiplerinin petrol, doğalgaz, su gibi fiziksel kaynaklar üzerinde mülkiyet iddiasında bulunabildiğini hatırlatıyor. Ancak asıl soruyu şöyle soruyor: “Arazi sahipleri, topraklarının altındaki ısı enerjisi üzerinde de hak iddia edebilir mi?”
Richter’in yorumuna göre Eckstein, jeotermal enerjinin hukuken hâlâ net bir tanıma kavuşmadığını, bunun da sektörde önemli bir boşluk yarattığını belirtiyor. Eckstein ayrıca jeotermal enerjiyi, su veya mineral gibi elle tutulur bir madde değil, yeraltı formasyonlarının bir özelliği olarak tanımlıyor: “Jeotermal enerji, fiziksel değil, doğal bir koşul ya da özellik.”
Mülkiyet Belirsizliği Gelişimi Engelliyor
Eckstein, özellikle ABD özelinde, jeotermal enerjiye dair mülkiyet haklarının belirsizliğinin, sektörel gelişimin önünde büyük bir engel teşkil ettiğini ifade ediyor. Ona göre bu durum, yüksek maliyet, teknik sınırlamalar ve riskli keşif süreçleri kadar hatta daha da ağır sonuçlara yol açabilecek bir hukuki belirsizlik.
Yazının sonunda Eckstein, eyaletler ve federal düzeyde uyumlu olacak şekilde jeotermal enerji için özel bir mülkiyet rejimi kurulması gerektiğini savunuyor ve bu konuya dair detaylı çözüm önerilerini bir sonraki makalesinde paylaşacağını duyuruyor.
“Güneş ve Rüzgâr Gibi Değerlendirilmeli”
Konuk yazar Luis C-A. Gutiérrez Negrín, bu değerlendirmeye kendi bakış açısını da ekliyor. Bir jeolog olan Negrín, jeotermal enerjinin yalnızca bir “koşul” değil, tıpkı güneş ışığı veya rüzgâr gibi toplanabilir ve kullanılabilir bir enerji biçimi olduğunu savunuyor. Güneş kolektörleri ya da rüzgar türbinleri ile nasıl enerji toplanabiliyorsa, jeotermal kuyularla da ısı enerjisi çıkarılabilir.
Negrín, “Eğer yüzeydeki enerji kaynaklarından faydalanma hakkı arazinin sahibine aitse, aynı şey yer altındaki ısı enerjisi için de geçerli olmalı,” diyerek, jeotermal mülkiyet hakkının netleştirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Meksika Örneği: Mülkiyet Değil, Maliyet Engel
Negrín ayrıca Meksika’daki duruma da dikkat çekiyor. Orada jeotermal kaynaklar anayasaya göre devletin mülkiyetinde, ancak bu durum özel sektöre lisansla kullanım hakkı verilmesini engellemiyor. Yani mülkiyet belirsizliği yok, ancak yüksek keşif maliyetleri, teknolojik sınırlamalar ve yatırım riskleri sektörü yavaşlatıyor.
Mart 2025’te yürürlüğe giren yeni Jeotermal Enerji Yasası (Ley de Geotermia) sayesinde Meksika’da yasal çerçevenin güçlendirildiği ifade ediliyor.
Kaynak: ThinkGeoEnergy