Haberler

Jeotermal enerji ile karbon negatif – Filipinler’de EDC’nin ilginç hikayesi

Güney Negros jeotermal santrali, Negros Oriental, Filipinler (kaynak: Mike Gonzalez, creative commons BY-SA 3.0)
Cannur Bozkurt 16 Mar 2020

Temiz enerji üretimi yolunda büyük ölçüde jeotermal kaynaklara odaklanan ve Filipinler'de bulunan Energy Development Corp., çalışmalarını, çok daha az karbon yoğunluğu olan, temelde karbon negatif bir işletme olacak biçimde sürdürmeyi başarmaktadır.

Filipinler’de bu hafta yayınlanan bir haberde, ülkenin Enerji Geliştirme Şirketi’nin (EDC) çoğunlukla ülkedeki jeotermal enerji operasyonları nedeniyle karbon negatif olmayı nasıl başardığı vurgulanıyor.

Bir enerji şirketi olarak, EDC’nin 2018 Sürdürülebilirlik Raporu’na göre GRI İçerik Endeksi’ne göre herhangi bir enerji tüketimi azaltımı görmemesi şaşırtıcı değildir.

İşletmenin sürdürülebilirliğine bakıldığında, şirketin “herkes için uygun fiyatlı, güvenilir, sürdürülebilir ve modern enerjiye” veya Birleşmiş Milletler’in yedinci Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi’ne (BM) nasıl erişim sağladığına bakmak daha iyidir.

EDC, 1.181 MW jeotermal, 150 MW rüzgar, 132 MW hidroelektrik ve 12 MW güneş enerjisi santralleri ile  Filipinler’deki en büyük yenilenebilir enerji şirketidir; toplamda 44 yıllık teknoloji uzmanlığı ve % 100 temiz ve yenilenebilir enerji ile toplam 1.475 MW kurulu güce sahiptir.

2018 yılı itibarıyla 7,782,411 ton CO2’den (EDC’nin 0,1 ton CO2 / MWh yoğunluğuna göre) kaçınarak toplam 8,945,3 GWh enerji satışı gerçekleştirmiştir.

Şirket, EDC başkanı ve CEO’su Federico Lopez tarafından 2016 yılında açıklanan yeşil girişimini, şirketin artık kömür enerji üretimine yatırım yapmadığını ve temiz enerjiye odaklanacağını duyurmuştu. 2017 yılında şirket, “sistem değerine odaklanan ve işimizin yalnızca bağımlı olduğumuz ekosistemlerin ve doğal kaynakların da büyüdüğü ve geliştiği takdirde büyüyüp gelişebileceğini kabul eden İlk Filipin Holdings Corp. (FPH) Sürdürülebilirlik Çerçevesi”ni benimsemiştir.

Daha temiz, yenilenebilir ve yüksek verimli teknoloji kullanılarak çıkarılıp işlendiğinde, jeotermal enerji geleceğin en sürdürülebilir ve güçlü enerji kaynağı olmayı vaat ediyor.

Emisyon yoğunluğu için EDC, verilen bir kirleticinin üretilen MWh enerjisine karşı emisyon oranını ölçmektedir. 2018 yılında şirket, tesis başına karbon yoğunluğunda önemli bir değişiklik olmadığı için MWh başına 0.10 ton CO2 eşdeğeri karbon yoğunluğunu korumuştu. Bu karbon yoğunluğu, MWh başına 0.97 ton CO2 eşdeğeri karbon ayak izine sahip olan ortalama bir kömür santralinin karbon yoğunluğunun sadece onda biri idi.

EDC’nin orman koruma ve restorasyon girişimleri, yılda 1,9 milyon tondan fazla karbonun yakalanması ve depolanmasıyla sonuçlandı ve bu değer 3,9 milyon ton CO2’ye eşitti. Şirket, ülkenin kara alanının yüzde birine yakın olan dört jeotermal alanı koruyor ve yönetiyor.

Operasyonlarını daha iyi yönetmek için EDC, tuzlu su ve kondens gibi çıkarılan tüm jeotermal akışkanın, güç üretmek için kullanıldıktan sonra jeotermal rezervuara geri enjekte edildiği bir Sıfır Deşarj Sistemi (ZDS) uyguluyor. Bu sistem sayesinde EDC, jeotermal rezervuarını korurken su kaynaklarının kirlenmesini önlemekte.

Kömürün yansımalarını anlamak ve jeotermal üzerinde durmak, gelecek için alternatif enerji kaynakları arama savaşının yalnızca bir parçasıdır. İkincisini seçmek ve minimum çevresel etki ile verimli bir sistem sağlamak savaşı bitirir.

Kaynak: ThinkGeoEnergy